Ağrı Dağı'nın tepesine ulaştılar
Yedek subay eğitimi aldığım Tuzla Piyade Okulu'nda silahlara meraklılardan biriydim. Bana zimmetli olan M-1'di. Bu Amerikan imalatı piyade tüfeği ilk kez Kore savaşlarında kullanılmaya başlanmıştı. İsabet başarısı inanılmazdı. Hedefi hiç şaşırmadı. Özel merakım el bombasından havana kadar kullanmama yol açtı. En büyük mutluluğu Cobra ile yaşadım. Bu roketatarın modernize edilmişi, bir tanksavar idi. 800 metrelik bir teli ve bugünün oyun konsoluna benzeyen kolla yönetiliyordu. Tankın sağa ya da sola kaçmaları yetmiyordu. Sen de onun peşinden gitme imkânına sahiptin. İsabet ettirene kadar. Üstündeki uyarı yazıları dikkatimi çekti; "Sakın açma. Kumanda konsoluyla da oynama" deniyordu. Sonradan anladık ki, bu bir "ABD korkutması"ydı. Sonunda iki yedek subay öğrenci gizlice sırrı çözdüler. Biri İlahiyat diğeri İktisat Fakültesi mezunu bu ikili "sakın haa" denilen mekanizmanın aslında basit bir şey olduğunu anladılar; "ince tel bobini ve dört tane pil". Neticede iş MKE'ye kadar gitti. Bizimkilerin başında olduğu ekip yerli imalatın öncüsü oldular. Tek fark adına Cobra denmemesiydi. Daha ilgincini söyleyeyim, MKE yapımlarını Pakistan'a bile yolladık. Onlar da bu sayede Hint zırhlı tümenlerini imha ettiler.
Oyun içinde oyun
Amerikan cinliği hâlâ devam etmekte. Bunları F-16'lar dahil tüm silahlarında gözlemliyoruz. Eskişehir'deki hava üssümüzde kimi teknisyen astsubaylarımızın neler başardığını bilenlerdenim. Böylece 2.5 dolarlık parçayı 2.5 milyon dolara sokuşturmaların da önü kesildi. Bu tezgâhlar yüzünden sonunda Rusya Federasyonu'nun "Hava Savunma Sistemleri"ni getirme kararı aldık. Başta ABD olmak üzere birkaç NATO müttefikimize ödeyeceğimiz paranın -sıkı durun- tam yirmide birine bu işi hallediyoruz. Üstelik "birlikte üretime geçme teminatı" da alınarak.
Esas kazık
Yıllar yılı dost diye takdim edilen Amerika'nın gerçek yüzü iyice ortaya çıktı. Sayelerinde PKK'nın Suriye'deki uzantısı başlı başına tehlike haline geldi. Pentagon işi o kadar sistematikleştirdi ki Çekya'dan aldığı Kalaşnikofları, PKK unsurlarına yani YPG'ye ve PYD'ye teslim ediyor. Ağır makineliler, tanksavar füzeler servis ettiklerinin arasında. Yolladıkları içi silah ve teçhizat dolu TIR'ların hesabını çoktan kaçırdık. Rakka'yı kurtaracaklar ya! Şimdilik bahane bu. Ya sonra? Olay bize dönecek. Üniformalarından, yerden havaya füzelere kadar destek tamamlandı. Ağrı Dağı'nın tepesinde yakalanan güdümlü roket, dağıtım ağının ulaştığı son nokta. İçimizdeki iş birlikçi hainler ise ortada. Bir adım sonrası "Açık Savaş".
Suriye'nin kuzeyindeki yeni ABD üs ve havaalanlarını da unutmayalım. Bu kurgu yeni oluşmadı. Senaryo yazılmaya başlandığında ben ilkokula bile gitmiyordum. Molla Mustafa Barzani'nin ilk devletini kurduğu İran'dan nasıl kovulduğunu unuttuk mu? Şimdi bayrak oğlu Mesud Barzani'nin elinde. Büyük Kürdistan'a iki adım var. Amerikan Genel Valisi atandığı gün işlem tamamdır. Onu da zaten tanıyorsunuz. Yıllardır altımızı oyuyor.
Tepeden tırnağa içpolitikaya bulanmış haldeyiz. Tüm dikkatimizi 2019'daki seçimlere yönelttik. Asıl tehlike kapıya dayandı. Biz operasyon yapma yerine pansumanlarla vakit geçiriyoruz. Yoksa ilk saldırının onlardan gelmesini mi bekliyoruz?
***
Tahammülsüzlük
CNNTURK'teki Ne Oluyor'u "kavga çıkacak beklentisi" yüzünden sonuna kadar izledim. "Müftüye nikah yetkisi"nden yola çıkıldı. Anında "laik-şeri devlet" didişmesi başladı. Nevzat Çiçek ile Pınar Hacıbektaşoğlu değişimin "resmi nikahlı sayısını artıracağını" savundular. Prof. Dr. Bahadır Erdem ile Elif Dördüncü Aydemir tam tersini ileri sürdüler. Hatta değişikliğin küçük yaştaki birliktelikleri meşru hale getireceğini iddia ettiler.
Bu kapışmada saatler 03.30'u gösterirken Elif D. Aydemir "Ben vatanımı seviyorum" dedi ve gazeteci Nevzat Çiçek ayağa fırladı. "Bu kadarına pes" diye bağırarak stüdyoyu terk etti. Şirin Payzın'ın tüm çabasına rağmen dönmedi. İşin havası kaçınca tartışma erken bitirildi. İzlemeyen için yazayım. Merak etmesinler Çiçek'i kısa zamanda aynı ekranda görürler. Üstelik izlenme payı daha da yüksek olur.
...
Turgut Ekiz halk ve insan ilişkilerini anlatan yazımdan sonra iki fotoğraf yolladı. Bunlarda insan ve at teması var. Yapan, ağabeyi Metin Ekiz. Bilindiği gibi merhum MSÜ'de öğretim üyesi idi. İki heykel de olağanüstü.
...
Genç meslektaşım Yağız Şenkal'ın mesajına teşekkür ediyorum. Başarı kendisine aittir.