Afrin'deki PKK siperini kim kazdı?..
Sınırımızın yanıbaşında, hem de çok derin bir paradoksun etrafında dönüyor kargaşanın bütün dengeleri...
Çünkü satranç tahtasında ve de diplomatik tuzakların engebeli güzergahlarında karmaşa çıksın, çatışma büyüsün, kan aksın ve kıyım olsun diye alçakça bir kışkırtma Türkiye'nin sınır boyunu ateş çemberinde tutmaya devam ediyor...
Ne var peki, gerginliğin cenderesinde çırpınmaya zorlanan Türkiye'nin tam da karşısında?.. Ne yazık ki giderek yakınlaşan puslu Suriye manzarasının iki yüzünden savrulan farklı görüntüler ve gerekçeler var;
Evet; fiziki, askeri ve diplomatik açıdan manzara net olarak bellidir... İran, Lübnan ve Rusya gibi ülkelerin desteklediği, "işgal"e direnmeye çalışan Suriye'dir orası...
Emperyalizmin kor haline getirilmiş öfkesinde kan deryasına çevirmeye çalıştığı, "toprak bütünlüğü"nü yitirmekle karşı karşıya bırakılan Suriye var orada...
Heyhat ki, ABD ve koalisyon güçlerinin Libya, Irak ve Mısır'a benzetmeye çalıştıkları, ancak beklenmedik ölçüde hayal kırıklığına uğradıkları bir yakın komşudur orası... İşte o Suriye ne yapılırsa yapılsın yıkılmadı, direndikçe direndi...
Ancak Beşar Esad'ın sonu da Saddam ve Kaddafi gibi olmayınca, "ah vah" eden kan koalisyonu işgalciliği Suriye'yi dize getirmek için, Ankara'yı da tehdit eden yeni tuzaklar kurmaktan vazgeçmedi...
İyi de, vazgeçmeyince ne oluyor ki?.. İşgal ve parçalanmaya karşı kendi "kurtuluş savaşı"nı veren Suriye, yalnızca içine sürüklendiği kan deryasından kurtulmaya çalışmıyor ki...
Ve o Suriye, 6 yıldır yalnızca iç savaş işgalciliğini bertaraf etmekle de uğraşmıyor, aynı zamanda Şam üzerinden Türkiye'ye kurulan büyük tuzakların gerginliğini de yaşıyor... İşte konu Türkiye'nin geleceği olduğu için, asıl mesele de buradadır zaten...
***
Adım adım gelen tehdit!..
Aslında Suriye sınırındaki tel örgülerde sallanan madalyonun iki yüzünden Ankara'nın rezalet dış politikasının yıkımları da yansıyor...
Söyler misiniz; Ankara, ABD'nin "eş başkan"lı "BOP" planında adeta "taşeron" gibi rol almış görünmeseydi, Türkiye son 6 yılda içine düştüğü diplomatik yıkım ve güvenlik sorunlarının içinde çırpınır mıydı?..
AKP iktidarı, Suriye'nin işgalinde ABD ve ortaklarının izinden gitmeseydi en az 4 milyon sığınmacının yolaçtığı sosyo-ekonomik çöküntüyle karşılaşır mıydı, savaştan kaçanlara 20 milyar dolardan fazla para harcamak zorunda kalır mıydı, en yakın ve en eski dost ülkesini boş yere kaybedebilir miydi?..
Ve en önemlisi de, bugünlerde Türk Ordusu'nu Suriye sınırında teyakkuza geçiren Afrin-YPG kaosu Türkiye'yi bu kadar gerebilir miydi?..
Kimse kendini kandırmasın; AKP'nin vahim Suriye politikasıyla Türkiye kendi ayağına kurşun sıktı, ne yazık ki sıkmaya da devam ediyor...
Meselenin kökeni ortadadır; Suriye'yi parçalamaya çalışanlara taviz verme politikası yüzünden Şam'ın çevresinde güvenlik açığı ortaya çıktı, PKK gibi "böl"me rüyası görenler bu boşlukta palazlandıkça palazlandı ve ezelden beri "Kürt devleti" kurmak isteyenlerin önü biraz daha açıldı...
Velhasıl; Suriye PKK'sı, Türkiye'nin yanıbaşında devlet kurma ataklarında acayip bir pervasızlığa kapıldıysa, bu cesaretin altında Ankara'nın bir türlü vazgeçmediği rezalet Şam politikasının da çok büyük etkisi vardı...
***
Ektiğini biçmek gafleti!..
Ne kadar acı değil mi; Şam "dağılsın-bölünsün" korosuna katılmak gafleti, Suriye içinde, terörü dayatarak yeni bir "devlet" kurma tehdidiyle bizim topraklara geri döndü...
Yani, intihar yeleğiyle hava sahamızda yıllardır tur atan ve kanatlarından öfke saçan Şam bumerangı BOP'un elebaşı ve kanlı "bahar"ın mimarı ABD'yi değil, ona adeta "taşeron"luk yapıyor gibi görünen Türkiye'yi her açıdan vurmaya devam ediyor...
Be gafiller; PKK/YPG, Manhattan'dan ABD'ye karşı nişan almıyor ki, sınırlarımızın dibinden Ankara'ya ve ülke bütünlüğüne saldırıyor...
Koalisyon ülkelerinin başkentlerinde siper kazmıyor PKK-YPG, tam aksine ezeli öfkesinin üzerinden devletçik kurabilmek için Türkiye'ye karşı mevzide durmaya devam ediyor!..
Sözün özüne gelince; anlaşılıyor ki Ankara, milyarlarca dolarlık ekonomik zarara, diplomatik yıkımlara ve güvenlik kaosuna rağmen Suriye'yi hedef alan rezalet diplomasiden vazgeçmeyecek...
Peki; AKP Suriye konusunda hatalı siyaset yürütüyor, ülkemiz her açıdan kaos yaşıyor ve büyük zararlar görüyor diye, Afrin'deki sinsi ateşi izlemekle mi yetinmeliyiz?..
AKP hata yaptı, en yakın komşudaki iç savaşa ve parçalanma tehdidine destek verdi, göz yumdu diye, "memlekete de ne olursa olsun" mu diyeceğiz?..
Kimse panik yapmasın, Afrin'de devlet kurmak için sipere sürüklenen 9 bin PKK'lı ile destekçilerini püskürtmek Türkiye'nin küçük bir operasyonuna kalmış...
Ancak unutulmasın ki; sınır kaynaklı El Kaide nasıl IŞİD adı altında Anadolu kentlerini intihar eylemleri ve bombalı saldırılarla bezdirdiyse, Afrin'deki PKK gider, bir başka Suriye kentinde bir başka PKK çıkar ortaya...
Ankara; Barzani siyasetinin de sıklıkla dışa vurduğu, "İran-Irak-Suriye-Türkiye; Büyük Kürdistan" rüyasının sinsi haritasında Afrin önlemini en etkili biçimde almalı ama 6 yılı aşkın süredir yürüttüğü hatalı Suriye diplomasisinden de bir an önce vazgeçmeli...
AKP iktidarı, Şam kaosunun içinde büyüyen ülke bütünlüğü tehdidini tamamen bertaraf etmek istiyorsa, Suriye'nin, içinde terör barındırmayan huzurlu bir ülke olma çabasına da acilen katkı sunmalı...
Aksine; Türkiye'ye son 6 yılda musallat olan tüm belaların Suriye kaynaklı olduğu ortadayken, "ektiğini biçmek" ve "kazdığı kuyuya düşmek" hikayelerinin barut kokusuna karıştığı bir dönemde Anadolu toprakları ve Türk Ulusu daha çok sıkıntılar yaşar...