Adana'nın her köşesi sinema...
ADANA- Sanat etkinliklerinin bir kente nasıl canlılık kazandırdığını, sosyal yaşamı nasıl hareketlendirdiğini görmek için film festivalleri çok önemli gözlem alanları...
Ne zaman Adana Film Festivali'ni izlemeye gelsem yalnızca etkinliklerin giderek renklendiğine tanıklık etmiyorum,
aynı zamanda yöre insanının sinemaya olan ilgisinin ne kadar arttığını da gözlemliyorum...
Şüphesiz bu kültürel devinim Türk sinemasının son yıllarda yakaladığı başarıların yanısıra, izleyici açısından hak ettiği değeri görmesinden de kaynaklanıyor...
Adana Film Festivali yalnızca yeni yönetmenlere, yeni filmlere ve yeni oyunculara kucak açmıyor, aynı zamanda Yeşilçam'dan Türk sinemasına kadar gelen süreçte yedinci sanatın toplumun bütün kesimlerine yayılmasına, filmciliğin desteklenmesine ve sosyal yaşamın renklenmesine de büyük hizmet veriyor...
Kentteki büyük oteller sinemacıların akınına uğramış... Otellerde hangi köşeye baksanız ya Yeşilçam'ın eski bir karakter oyuncusunu görüyorsunuz ya da Türk sinemasının yeni parlayan yıldızlarını... Aslında her köşesinde bir film var Adana'nın...
Festival konukları arasında; bir yanda Yılmaz Güney'in yakın arkadaşı İrfan Atasoy diğer yanda Yusuf Sezgin...
Bir köşede Uğur Yücel diğer bir köşede Nuri Alço... Bir yanda Gülsen Tuncer diğer yanda Şerif Sezer... Bir yanda Orhan Aydın diğer yanda Ahmet Mekin...
Ve tabii ki Şerif Gören, Süleyman Turan, Arif Keskiner, Levent Özdilek, Yüksel Arıcı ile diğerleri...
Filmlerin kitlelere yayılmasına ve sinema sektörünün gelişmesine katkı sunmasının yanında, sayıları ne yazık ki her geçen yıl daha da azalan Yeşilçam emekçilerinden yaşayanlar da her köşesi sinema kokan Adana'da halkla buluşuyor. Şüphesiz onlar da festival sayesinde unutulmadıklarını hissediyor ve sinemaseverlerden saygı görüyor...
Atatürk'ün "Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir" sözü var ya, sektörün, emekçilerin ve kitlelerin el birliği ile filmciliği ayakta tutmasına bakılırsa, sinema Adana'ya yalnızca hayat vermiyor aynı zamanda, etkili biçimde yaşam da buluyor...
***
Yeşilçam çilekeşlerine ödül...
Adana Film Festivali'ni organize edenler, emekçileri "sinemanın görünmeyen kahramanları" olarak nitelendirmişti...
Evet, kamera arkasında ve film setlerinde adeta sinemanın hamallığını yapanlardı onlar...
Bazen filmlerin jeneriklerinde adlarını küçük harflerle gördüğümüz emektarların dışında, çoğunu tanıdığımız ancak belki isimlerini tam olarak bilmediğimiz kahramanlar da vardı aralarında...
Türk sinemasının ayakta kalan ve her yıl daha da büyütülen etkinliklerinden olan Adana Uluslararası Film Festivali bu yıl yalnızca sinemanın en iyilerini ödüllendirmeyecek...
Festival komitesi, Yeşilçam sinemasına uzun yıllar katkı sağlamış karakter oyuncularını da unutmadı.
Yeşilçam'da adları unutulmaya yüz tutmuş sinemacılar emek ödülüne layık görüldü...
Eski filmlerin çoğunda onları dayak yerken, yükseklerden atlarken, ata binerken, tabancayla-kılıçla çatışırken görürüz... Kimler yoktu ki aralarında;
Hasan Yıldız, Dündar Aydınlı, Yılmaz Terzioğlu, Necdet Kökeş, Yavuz Karakaş, Salih Eskicioğlu, Oktay Yavuz, Coşkun Göğen, Sönmez Yıkılmaz, İhsan Gedik, Çetin Başaran, Cevdet Arıkan, Ali Güney, Resul Biçer, Mustafa Dik, Mehmet Yüksel, Zülfikar Öner, Ertan Güntav, Engin Aksu, Burhan Kocataş...
Ve tabii ki Yeşilçam filmlerine set amiri olarak hizmet vermiş Yusuf Özel, ışık şefi Metin Devrim ve Adanalı film makinistleri Bahri Kırmızıay ile Sabri Şenevi.
Festival için geldiği Adana'da kalp krizi geçirerek yaşamını yitiren Yakup Yavru'nun plaketi de tabutunun yanına konularak memleketi Amasya'ya gönderildi...
Sinemaseverler işte Yeşilçam'ın görünen-görünmeyen kahramanlarını bir kez daha coşkuyla alkışladı...
***
Sözlü'den Atatürk vurgusu...
Adana Film Festivali'nin tarihçesinin ekrana yansıdığı anlar kentin Türk sinemasına hangi değerleri kazandırdığını da gözler önüne serdi...
Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü de işte bu gerçeğe dikkat çekti...
Emek ödüllerinin dağıtım töreninde konuşan Sözlü, bereketli Çukurova topraklarının büyük kültür ve sanat adamlarını bağrından çıkardığını ifade ederken şöyle dedi;
"Bu festival sinemaseverlerin, Türk sinemasına emek ve gönül verenlerin festivalidir... Bizler 'Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür' diyen kurucumuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün muasır medeniyetler seviyesine çıkmak için var gücümüzle çalışacağız."
Festivalin başarılı geçmesi için ekibiyle birlikte seferber olan Sözlü'nün Atatürk vurgusu da tören alanında büyük alkış aldı...
***
Atasoy'dan bir film hikayesi...
Sinema ve "emek" demişken bir zamanların ünlü jönlerinden İrfan Atasoy'un ilginç bir anısına da dikkat çekmek gerekiyor...
Yüksel Arıcı ve Yılmaz Güney'in kardeşi Yaşar Pütün'le birlikte dinledik Atasoy'u... Yanımızda oğlum Murat da vardı...
Ünlü oyuncu, Yeşilçam'ın hangi zorluklardan geçtiğini anlatırken Adana'da geçen anısıyla hem güldürdü hem de düşündürdü;
"1972'de 'Darağacı' filmini çekmek için Adana'ya geldik ama günlerce durmayan yağmur bizi otele kilitledi.
Arzu Okay ve Nihat Ziyalan'la çalışacaktık. Yağmur durmayınca yapımcı Feridun Kete sinirlenmeye başladı çünkü harcamalar artıyor, film çekilemiyordu. Yapımcıya dedim ki, 'bana kapalı bir mekan bulun.' Adliyenin deposunu buldular ama elimizde senaryo yoktu. Girdim depoya mahkeme dosyalarından birini arşivden çektim. Sabıkalı olduğu için sevdiği kızla evlenemeyen birinin dosyasıydı. Dosyayı çalarak kendini temize çıkarmaya çalışmış bir adam!.. Aldım o dosyayı hemen senaryo yaptım ve 4,5 günde 'Üçkağıtçılar' adlı siyah- beyaz bir film çektik. Ne ilginçtir ki o film, yağmur durunca çekebildiğimiz Darağacı'ndan çok daha iyi iş yaptı..."
İrfan Atasoy'un o günlerdeki atak ve gözü kara davranışı sadece tek film için Adana'ya gelen yapımcıyı kurtarmaz... O özverili ve zekice davranış Yeşilçam'ın hangi zorlukları ne tür yöntemlerle aştığına da kanıtlar...