Açlığa mahkûm etmeyin!
Fethullah Gülen, ellerini havaya kaldırıp beddua ederdi. Şimdi müntesipleri (bağlıları) ona beddua ediyorlardır. Hem de nasıl? Hiç bilmedikleri, hiç tahmin etmedikleri bir vaziyetle karşılaştılar. Akıllarına gelir miydi, "feyz" aldıklarını düşündükleri biri, bir "suç örgütü"nün başıdır.
"Örgüt", "teşkilât" karşılığı uydurulmuş bir kelimedir. Bir zamanlar Arapça-Farsça düşmanlığı zirvedeydi. Önüne gelen kendisince bir kelime uydurup Arapçadan Farçadan gelmiş, Türkçeye yerleşmiş, kullanmazsan meramını anlatamayacağın kelimeleri değiştiriyordu. Türkçe bu yüzden kısır. (Eski yazıdan binlerce sayfa yeni yazıya aktardım. Hiçbir kelimeyi, anlaşılmaz diye değiştirmedim. Nutuk'u da aynen yayınlıyorum!) Ama bazı uyduruk kelimeler işe yarıyor; "örgüt" gibi. "PKK teşkilâtı" diyemezsiniz; "PKK örgütü" dersiniz... DHKP-C de öyle... İllegal bütün organizasyonlar aynı: Örgüt.
Fethullaçılık da artık bir "örgüt"... PKK'dan farkı yok.
Fethullah Gülen, müntesiplerini yaktığı gibi, hiç ilgisi olmayan insanları da yaktı. F. Gülen'in müntesiplerinin birine bilmeden selâm veren, yan yana oturan da "örgüt" içi görülüp ya işinden ediliyor ya gözaltına alınıyor.
Zamanında "örgüt"ün açtığı mekteplerde okuyanlar da "suçlu". İstisnaları Ak Partililer. AKP'liysen, ister "örgüt başı"nın elini öpmüş ol, ister mektebinde okumuş ol; itibarlısın. Ak Partili değilsen yandın!
Başımıza geldi. Garabeti ortaya koymak için mecburen kendimizden örnek veriyoruz. Bahsetmiştim... İki yeğenimden biri "kahraman", biri "düşmen". İlahiyat öğrencisi yeğenim, şimdi 15 Temmuz direnişinin sembolü. Bilal hastahanede ziyaret ediyor, gazeteciler Yerköy'e evlerimize kadar gidip röportajlar yapıyorlar, "Köprü'de kurşunlara meydan okuyan gazi" diye manşetler atıyorlar. Sizler de televizyon kanallarında görmüşsünüzdür. Köprü başında herkes bir tarafa savrulurken, açık renkli tişörtlü bizimki sol kolu tek parmak işaretiyle havada tanka doğru yürüyor. Teatral bir tablo... Tabiî koluna kurşunu yiyor. Hâlâ yarası iyileşmedi ve parmaklarını oynatmakta güçlük çekiyor.
Bir başka yeğenim hâkim(di). Kızı önce açığa aldılar, sonra hâkimlikten attılar. Suçu ne? "Örgüt" zamanında devletle iç içeyken kolejlerinde okuması... Aile kökten Ülkücü. 12 Eylül öncesinde babasıyla emperyalistlerin maşalarına karşı sırt sırta vermiş, nelere göğüs germiştik... Hafta içinde 200 küsur hâkim ve savcıyı işten atıyorlar, yeğenim de içlerinde... Avukatlık bile yapamayacakmış.
Hadi bizimki karnını doyurur. Ya evine bakacaklar? Kaçının "örgüt" bağı olabilir ki... Üstelik bunların çoğunu işe alan da hâlen iktidarda olan Ak Parti... O zaman "işbirlikçilik"ten Ak Parti'ye de kilit vurmak gerekmez mi?!
Ya Bekir... Adalet Bakanı. F. Gülen'e vıcık vıcık övgüde sınır tanımıyordu.
Bekir'i de bakanlıktan atın!
Bunları kimseyi suçlamak, zan altında bırakmak için yazmıyorum. "Örgüt" açığa çıkmadan önceki yol kesişmelerini "suç" sayamazsınız.
Feryat, feryat, feryat!... Bana e-postalar geliyor. Zaman zaman veriyorum. Yine birini daha vereceğim. İnsanlar, nahak yere işlerinden ediliyorlar.
Ortalık durulduğunda, bir gün, yüzbinler, milyonlar karşınıza dikilip hak ararlarsa ne yapacaksınız?!