Abdülhamid ve Kadıoğlu
Senaryo ne kadar gerçeğe yakınsa, o kadar başarılıdır. Hakikatlerin biraz esnetilmesi mümkün. Ancak, olmayanları monte etmenin doğru olmadığını bilmeliyiz. Hele bu tarihi yapımlar ise. TRT'nin dizileri bu konuda önemli. Çarpıtmalara, yalan diyebiliriz. Kısa sürede yapanın yüzüne vurulur. Diriliş-Ertuğrul'da üç asır sonra bestelenecek türküyü, üç yüz yıl önce söyletirseniz, eleştirilirsiniz. Neticede "Müziktir. Bölüme yakıştı" savunması bir ölçüde kurtarır. Ancak kimilerinin "Ulu Hakan" bazılarının "Kızıl Sultan" diye hâlâ tartıştığı Osmanlı Padişahını canlandırırken daha dikkatli olmak zorundasınız. Birilerinin, sırf ceplerine para indirmek için danışman yapıldığı senaryolar başınızı çok ağrıtır. Örneğin Birleşik Krallık'ın -İngiltere- "dünyanın efendisi" olduğu dönemde bu ülkenin büyükelçisini Osmanlı Padişahına tokatlatmanın amacı ne? Ecdadımızla övünme, gururlanma daha farklı dönem dizileriyle mümkündür. Siz eğer gerçek olmayan, kabaca yalanlarla bunu yaparsanız mahcup olursunuz.
Başbakanın bir zalimden yola çıkıp, "Bolu Beyi'nin torunları" şeklindeki hatasına benzemez. Yine de Yıldırım'ın bilgisizliğine verir gülüp geçebiliriz. Ciddiye almamız ve üstünde durmamız gereken Esenyurt Belediye Başkanı'nın sözleri. Kaçıranlar için hatırlatayım:
"1923'te koskoca, 650 senelik çınara darbe yaptılar. Cumhuriyet kuruldu." Başkan Necmi Kadıoğlu'nun bu sözlerden amacı neydi? Bana kalırsa açıkça soyadının egemen olduğu yönetimi geri getirme çabasında. Bir yerde Cumhuriyet ve Atatürk karşıtlığını ateşlemeye çalışıyor. Bunda, Beylikdüzü ve Büyükçekmece'den arazi koparıp, onun yönetimine verenlerin yani destek atanların hiç mi suçu yok? Böylesi çıkışları izledikçe, geleceğimiz adına endişeleniyorum. Kadıoğlu, düzeltme gereği hissetmediğine göre kafasındaki rejim "monarşi". Zaten yıllardır pompalanan ve referandum sürecinde hız kazanan kampanya bunun açık belirtisi. Padişah adayı da bulunduğuna göre...
Son skandal
Abdülhamid-Payitaht dizisinde bir çarpıtmaya daha tanık olduk. Birden ortaya Mehteran çıktı. Yanlış anlaşılmasın, öncelikle bu ulvi topluluğun hayranı olduğumu belirteyim. Hatta duygularım için Ayhan Sicimoğlu'nun deyimiyle "hastasıyım, hastası" diyebilirim. Fakat bu ecdat yadigarının Abdülhamid dönemiyle ne ilgisi var. II. Mahmut, 1826 yılında "Kapıkulu Ocakları"yla birlikte kaldırmıştı. Yeniden kuruluşu 1911'dedir. Daha sonraları en büyük önemi veren ve destekleyen Mustafa Kemal Atatürk oldu. Anlayacağınız Abdülhamid döneminde Mehteran yoktu! Payitaht'ın senaristlerinin yaptığı "üçkağıt" değil mi? Bu arkadaşlar ve Osmanlıca bilmeyen danışmanlarının amaçları ne? Esenyurt Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu kadar da açık yürekli değiller; "sessiz ve derinden gidiyorlar".
Asıl denetleyici
Gelelim, bu işlere izin verenlere. Konuyla ilgili TRT Genel Müdür Yardımcısı İbrahim Eren'in iyi niyetinden şüphem yok. Tek amacı geçmişteki değerlerimize sahip çıkmak. Birileri ise "ince ayar" peşinde. Eren'in bunca meşguliyeti arasında, detaylara inmesi mümkün değil. Kimi konularda yeterli bilgisi de olmayabilir. İşte bu noktada iyi seçilmiş danışmanlar devreye girmeli. Tabii bunların en önemli özelliği "tarafsızlık" olmalı. Ben uyarı görevimi yaptım. Gerisi onlara kalıyor.
***
Belgesellerin kaderi
NTV'de "Türkiye'nin Referandumları" belgeselin ilk bölümünü izledim. Yağız Şenkal'ın çalışması görüntü arşivine dayalı. Şenkal'ın elinde kanalının görüntü arşivinden başka kaynak yok. Bulabildikleri 50-55 yıl öncesinden kalma. Berbat kayıtlar. Aynı sıkıntıyı spor belgesellerinde de fark ediyoruz. 1975'teki Millî maçın görüntüleri kayıp. Bu yetenekli arkadaş durumu "yaşayan çınarlar" ile kurtarmak zorunda.