ABD kıskacında bir Türkiye!
Sözde “Arap Baharı” nın Türkiye’yi de etkilediği iddialarını yabana atmamak gerekiyor. Gerçi, Türkiye’nin “temeli sağlam” olduğundan her türlü fırtınadan ve tahribattan daima “kendi kendini” koruduğuna da inanılıyor.
Ancak; bu seferki, iç ve dış dalgaların, tsunamiye dönüşme aşamasında olmasından da korkuluyor.
Zira, “Kriz böyle sürerse ABD-Türkiye ilişkileri gerilebilir” görüşleri ABD’li Türkiye uzmanları tarafından uyarılıyor.
Nitekim, ABD’li Türkiye uzmanı, Lehigh Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Henri Barkey, 17 Aralık’taki ‘Büyük Rüşvet Operasyonu’nun ardından ortaya çıkan siyasi krizin arkasında özellikle ABD veya İsrail’in parmağı olduğuna dair iddiaların devam etmesi halinde Ankara-Washington arasındaki ilişkilerin gerilebileceğini belirtmesi, yaratılan olumsuz havayı özetliyor.
Amerika’nın Sesi Radyosu’na konuşan Lehigh Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Henri Barkey, Türkiye’deki soruşturma ve operasyonların ardından ABD yönetiminin Pennsylvania’da yaşayan Fethullah Gülen’i koruduğuna dair iddiaların ortaya atıldığını, Başbakan Erdoğan’ın isim vermeden ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone hakkında, “Seni ülkemizde tutmak zorunda değiliz” dediğini hatırlatıyor.
Bu arada Amerika’nın Sesi; Türkiye-El Kaide ilişkisi konusunda soru işaretlerinin devam ettiğini öne sürüyor.
ABD mahreçli haber ve bilgilerin, özellikle Başbakan Erdoğan’ı hedef alması dikkatlerden kaçmıyor.
Orta Asya-Kafkaslar İpek Yolu Araştırmaları Programı bünyesinde uzmanların, Türkiye’de “Erdoğan sonrası” olasılıkları ve ABD’ye olası etkilerini bile tartışmaları, Başbakan’ın konumunun sarsıldığı intibaı uyandırıyor.
Gezi Parkı protestolarının ve geçen ay düzenlenen rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun Erdoğan’ın konumunu bir yıl öncesine göre zayıflattığı vurgulanan toplantıda, özellikle iktidardaki ‘İslami muhafazakâr hareket’ içinde son iki yıldır bölünme yaşandığına dikkat çekiliyor.
Uzmanlar, Erdoğan’ın kişisel gücünü artırma çabası içinde daha otoriterleştiğinin, bunun sonucunda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Fethullah Gülen de dahil olmak üzere, içinde bulunduğu muhafazakar koalisyonun unsurlarını kendisine yabancılaştırdığının altını çiziyor.
Yakın geçmişe kadar, bir şekilde bastırılan bu kavganın, artık açığa çıktığı ve gittikçe daha da şiddetlendiğini belirtiyor.
Toplantıda, İslami muhafazakâr tabanda yaşanan çatışmanın, Erdoğan’ın iktidarını kaybetmesine yol açması durumunda karşılaşılabilecek ihtimaller ve bunun Amerika’ya etkileri de ele alınmış bulunuyor.
Erdoğan sonrası ihtimalleri değerlendiren; ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu eski danışmanlarından Alan Makovsky, Washington’un “Erdoğan sonrası döneme hazır olduğunu” söylüyor.
“AK Parti’nin demokrasi ve İslam’a ılımlı yaklaşıma bağlı olması temelinde, Türkiye’nin Orta Doğu’da bir model olması fikri, geri dönülmez bir şekilde zarar görmüştür” diye konuşan Makovsky, Erdoğan uzun süre Başbakan ya da Cumhurbaşkanı olarak kalsa bile, Obama yönetimi gözünde Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Orta Doğu’da model olabileceği fikrinin tamamen zarar gördüğünü ve bunda kısmen Mısır’daki Müslüman Kardeşler deneyiminin etkili olduğunu belirtiyor.
Alan Makovsky’ye göre, Obama yönetimi; Arap dünyası konusunda ilk danışabileceği ve bölgede vekil tayin edebileceği ülkenin de Türkiye olmasından vazgeçmiş durumda görünüyor.
Bununla birlikte “eğer Erdoğan sonrası bir dönem varsa” diye sözlerine devam eden Alan Makovsky, Washington’un Türkiye’yle ilgili beklentileri şöyle sıralıyor:
“Daha fazla basın özgürlüğü, gerçek anlamda hukuk devleti, daha az mezhepçi yaklaşım, Mısır’la yeniden yakınlaşma, Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’a daha fazla ağırlık verip Hamas’tan uzaklaşma ve son olarak da, İsrail’e karşı düşmanlığa son verilmesi.”
Sıkı toplantıların yapıldığı ve ağır ifadelerin kullanıldığı ABD’nin Türkiye’yi, özelikle Erdoğan’ı köşeye sıkıştırmak istediği ortaya çıkıyor.
Zaten, ABD’nin bir zamanlar azılı düşmanları Rusya ve İran ile “yumuşama” dönemine girmesi Türkiye’nin stratejik konumunu da zayıflatıyor.
Üstelik, İsrail ve Mısır gibi “dost” ülkelerin gösterebileceği kolaylıklar ayrıca enerji yollarının güven altına alınabilmesi Türkiye’nin avantajlarını elinden alıyor.
Nereden bakılırsa bakılsın, Türkiye’nin ABD’nin kıskacında olduğu görülüyor ve endişe yaratıyor.