7 Ağustos havası var
Bekir Ağırdır'ın saldırının hemen peşinden önerdiği konu gerçekleşecek gibi. Önce bu araştırmacının söylediklerini tek cümleyle özetleyeyim; "Daha büyük tepki göstermeliyiz". Birkaç kişi de "Son kanlı eylem, yeni bir 7 Ağustos ruhu yaratabilir"i dillendirmişlerdi. Cenaze törenleri, Şehitler Tepesi ziyaretleri ve dün gerçekleşen "Yıldırım-Kılıçdaroğlu-Bahçeli buluşması" bir yerde kamuoyunun arzuladıkları. Teröre karşı "fikir ve eylem birliği" yapmanın zamanı geldiği inancını taşıyanlardanım.
Bir yandan üzülüyorum, hainliklerin sonu gelmeyecek. Daha düne kadar küçümsediğimiz örgütlerin kendilerini nasıl yeniledikleri ortada. Örümcek ağlarıyla gölgelenmiş beyinlerin teknolojik yenilikleri kapıp, hemen kullandıkları inkâr götürmez. Daha önceleri de yazdım ve bunu sürdüreceğim. Belki bazı kafalara dank eder. Unutmayın bu ülkenin Genelkurmay Başkanı çıkıp "PKK'nın topu topu 6 bin militanı var" demişti. Bölücülerin sadece Almanya'nın üç şehrinde yaptığı gösterilerde katılımcı sayısı 40 bini geçmişti. Bunu Fransa, Belçika, İngiltere'dekileri ekleyin. İşin halkla ilişkiler boyutunu da ilave edin. Avrupa Parlamentosu'nu bile sergi alanlarına çevirdiler. Sahip çıkanları tek tek inceleyin. Avusturya denen melanet, asırlar sonra Osmanlı Kuşatmaları'nın öcünü alma peşinde. Kan davası güdüyor. Gel de Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'ya kızma. Viyana'yı indirememişti. Aynı tablo dost-müttefik dediklerimizin hepsinde. Al birini, vur ötekine. Oysa Lice'de yetiştirilen haşhaşlar, onların çocuklarını mahvediyor. Umurlarında değil. Yüksekova'daki uyuşturucu Baronları Kolombiya'daki meslektaşları(!)yla kartel kurdu, aldırmıyorlar. İstanbul'da çekilen kokainler de bu organizasyonun marifeti.
ABD "22 ülkenin sınırlarını değiştireceğiz" dediğinde yıl 2003'tü. 13 sene sonra gelinen noktaya iyi bakın. Lozan'da masada bırakılanları hortlatmaya çalışıyorlar. Bunun için Türkiye'nin başına üç ayrı örgütü musallat ettiler. Üçü de "Uluslararası güçlerin taşeronu". Bunlardan biri olan FETÖ ile en büyük darbe vuruldu; TSK zafiyete uğratıldı. Polis teşkilatı aynı şekilde. Adliyeden, Anayasa Mahkemesi'ne kadar yuvalandılar. Biz böylesi ortamda, oğluna plastik terlik atan anneyle uğraşıyoruz. Mahkemelerin daha ciddi işi yok mu? Örneğin vatan hainleriyle uğraşmak gibi.
Bir büyüğün isteği
Arayanlar hız kesmiyor. İlk cümleleri "ne olacak memleketin hali". Yazımın girişini bunlara cevaba ayırdığımın farkındasınız. Telefonla arayanlardan biri de Uğur Gür. Efsane Emniyet Müdürü bu ülkeye hizmet uğruna kanını dökmüş yiğitlerden. Yıllar önce, Gayrettepe'de yaptığı konuşmayı yayınlamamı istedi. Bu arzusunu "başım üstüne" diyerek yerine getiriyorum:
"Gözüpek yiğit polis arkadaş; bu ocak kutsal bir ocaktır. Vatandaşın canı, malı, namusu ve huzuru sana emanet edilmiştir. Bilgili ve inançlı yüreğinle, sadakatle bağlandığın teşkilatına, amirlerine güven. Kanunlara saygılı ol. Sen şehitler vermiş bir teşkilatın mensubusun. Adalet için ettiğin yemini unutma."
Güncel konu
K. Baykarael, başkanlık sistemine geçme gayretini eleştiriyor. Upuzun mesajından bir bölümü yayınlama mecburiyeti hissettim. Tabiî kısaltarak:
"Geçenlerde Deniz Baykal'ın Ahmet Hakan'a güzel bir cevabı vardı; 'Biz 1923'ten beri Cumhuriyet ve millet olmaya çalışıyoruz. Ama bunu tam başaramadık, eksiklerimiz var. Son 14 yılda ise tamamen rafa kalktı. Başkanlıkla bu sağlanamaz. Tam tersine ayrışma olur.' Kimse şunu söylemiyor, ya da aklına gelmiyor, Suriye niye dağıldı? Irak niye dağıldı? Başkanlıkla yönetilip, millet olamadıklarından. İşte bu nedenle tüm ülke yönetimi tek bir kişiye nasıl bırakılır? Bunun nefret ettiği Esad'dan, Saddam'dan, Kaddafi'den farkı ne olacak? Her sıkıştığında 'aldatıldım Allah affetsin. Millet affetsin' diyen birine böylesi yetkiler verilir mi? Eğer böyle olursa ülkenin göçüşünü görürüz. Son duanın Bahçeli tarafından yapılacağı da kesin."
***
Türkiye Kupası maçları yeniden başladı. aSpor dışında özellikle A2'de görüntü kirliliği devam etmekte. Daha önce de uyarmıştım. Teknik arıza giderilmedikçe bu ekran kullanılmamalı.
...
90'A'da konu Beşiktaş olunca üç kişi birden saldırıyor. Bunlar Serkan Korkmaz, Hıncal Uluç ve Kemal Belgin. Bu üçlüye tek başına karşı koyan ve doğruları savunan Güven Taner'i kutluyorum.