“31 Mart, iktidara ‘çekil!’ çağrısıdır...”

Şevket Bülent Yahnici dikkat çekti de ben öyle fark ettim; Eski Yargıtay Birinci Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, 2024 yerel seçimlerini "Türk Halkı’nın Siyasetçilere Çağrısı" başlığı altında yorumladı ve çok önemli tespitler yaptı.

***

Sami Selçuk, yerel seçim yorumuna "Hemen baştan belirtmek gerekir ki, demokratik hiçbir ülkede yerel seçimlerde adayların dışındaki kişiler, özellikle cumhurbaşkanı, başbakan, parti başkanları vb. gibi bütün ülkeyi yönetenler ya da yönetme iddiasında bulunanlar, eylemli olarak propagandalara katılmazlar, seçim alanlarına inmezler.

Neden?

Çünkü alanlara inerler ve azınlıkta kalırlarsa, seçim genel seçime ve oylama da güven olmasına; seçim de güven oylamasına dönüşürse; seçimin sonucuna katlanmak ve azınlıkta kalırlarsa halkın istencine (iradesine) boyun eğerek çekilmek zorunda kalırlar." diye başladı ve şöyle devam etti.

"2017 oylamasına göre seçilen devletin başkanı, yerel seçimlerde devletin uçaklarıyla gittiği bütün illerin ve pek çok ilçenin alanlarında, yerel sorunları değil, ülkenin temel sorunlarını gündeme getirerek söylevler çekmiş, yerel seçimlerde partisinin adaylarına oy istemiştir. Bununla da yetinmemiş, adalet, iç ve dış işleri dâhil, on yedi bakanını da seçim alanlarına yollamış; dahası, 'İstanbul seçimlerini kaybeden, Türkiye’de seçimleri kaybetmiş sayılır' diyerek taahhütlerde bulunmuş; kısaca kendi davranışlarıyla ve bağlayıcı sözleriyle bu seçimin iktidar için bir “güven oylaması” olduğunu sağır sultanlara bile duyurmuştur.

31 Mart 2024 oylamasının öznel değerlendirmeleri bir yana bırakırsak –ki, bu zorunludur- kimsenin karşı çıkamayacağı nesnel, çarpıcı sonucu açıktır ve şudur: İktidar partisi ve destekçisi parti, azınlıkta kalmıştır. 31 Mart 2024 tarihinden bu yana Türkiye, azınlık tarafından ve ne yazık ki antidemokratik olarak yönetilmektedir.

Öyleyse, iktidar da, muhalefet de, gerçeklere dönmeli, seçimin nesnel sonuçlarını çarpıtmamalı, halkı da asla aldatmamalıdır."

***

Selçuk, yazısına, "Bu seçimler, halkın, ‘yeter artık çekil' çağrısıdır" diye biten on paragrafla devam ettikten sonra "Oylamanın nesnel sonucuna göre, Türk halkı, özgür istenciyle iktidar partisini azınlığa düşürerek sarı kart göstermiş, ona açıkça ‘hayır, artık çekil!’ muhalefete de ‘çoğunlukta olmanın sorumluluğunu yüklen!’ demiştir.

İktidar çekilmeli, ülkeye hukuk ve barış yeniden gelmelidir. Çünkü demokraside hiç kimse çoğunluk istencini ortaya koyan gücün üstünde değil; o gücün buyruğu altındadır. Bu kurala uymayan her girişim, hukuk ve adalet dışıdır." diye bitirdi...

***

Peki Anayasa’yı defalarca çiğneyerek meşruiyetini ve halkın oylarıyla da çoğunluğu kaybetmiş iktidarın çekilmesi gerekirken neden Anayasa konuşuluyor?

Çünkü azınlığa düşmüş iktidar, Anayasa tartışmasıyla, yenilgisini unutturmaya ve kendisine yeni bir meşruiyet kaynağı oluşturmaya çalışıyor...

Bu bakımdan, birinci parti konumuna yükselmiş CHP’nin, halkın yüz çevirdiği bir partiyle, esasa girmeden olsa bile usulden Anayasa değişikliği veya Yeni Anayasa konuşması, seçim galibiyetinin hakkını vermemek ve birinciliği rakibine bırakmak olur...

***

Yeni seçilen CHP’li belediye başkanları da muhalefet alışkanlığı ile AKP’li eski başkanların borç listesini yayınlıyor... Değerli dostum Osman Baş, “Belediyelerin borçlarını anladık da bir de alacaklıları açıklasalar daha doğru olur.” diye mesaj yazmış...

Borç listesini yayınlamak, halka şikâyettir; pasif bir tutumdur, alacaklıların kimler olduğunu açıklamak ise usulsüz harcamaların soruşturulmasına dönük aktif bir eylemdir...

CHP, muhalefet alışkanlıklarını bir tarafa bırakmalı, birinci parti olmanın gereklerini yapmalıdır...

---

NOT: Ahmet Bican Ercilasun’un 3 Mayıs’ta İstanbul’da olacağından bahsetmiştim. Ercilasun, 3 Mayıs’ta, üç ay önce kararlaştırıldığı üzere Konya’da düzenlenen “Ahmet Bican Ercilasun’a saygı gecesi”nde bulunacağı için İstanbul’daki “Altın Bozkurt” ödül törenine katılamayacak.

Yazarın Diğer Yazıları