30 saniyede sona eren güreş maceram
Orhan Ayhan'la programında Bilal Tabur'u görünce eskilere gittim. Grekoromen Güreş Millî Takımı'nın eski hocasının ağzından başarılarından çok, yetiştirdiklerini dinlemek gurur vericiydi. Düşünün "Asrın Güreşçisi" Hamza Yerlikaya onun öğrencisi. 24 yıl sonra Olimpiyat altını getiren Mehmet Akif Prim yetiştirmelerinden. Akdeniz Oyunları, Avrupa ve Dünya Şampiyonları Şeref Eroğlu, Nazmi Avluca, Mehmet Özal, Bayram Özdemir, Erol Koyuncu ve daha pek çok yıldız güreşçimiz Tabur'un rahle-i tedrisinden geçenlerden.
TRT Spor'daki söyleşi sırasında bir eski dostumuz Ali Gümüş'ten söz edildi. Merhum birlikte çalıştığımız yıllarda eşsiz bilgisiyle beni hayran bırakmıştı. Bu sporun tekniği, taktiği ve tarihçesini iyi bilirdi. Yazdığı kitaplar, dalının en iyileridir. Birkaçı imzalı olarak kütüphanemde. Ali Gümüş "Uluslararası Güreş Yazarları Birliği"nin de ölene kadar başkanlığını yaptı. Onunla ilgili birkaç hatıramı aktarmak istiyorum. Tercüman'ın bahçesine hava almaya çıkmıştım. Ana kapıdan yerli imalat bir araba girdi. Kullananın Hamza Yerlikaya olduğunu fark ettim. Ona bakarken arkamdan Gümüş'ün sesini duydum; "Hamza, Burhan Ayeri ile güreşir misin?" Ben sadece tebessüm ederken Yerlikaya anında cevaplandırdı; "Estağfrullah. O benim ağabeyim. Yenmek ne demek?" Sonra hızla yanıma gelip elimi öptü. Bu olgun tavır, Ali'nin hoşuna gitti ve onu kutladı.
Tahti'yi yenen pehlivan
Bir başka Olimpiyat Şampiyonu güreşçimiz İsmet Atlı da bizimle çalıştı. 1960'ta kazandığı altın madalya çok özeldir. Çünkü İran Şahı Rıza Pehlevi'nin pehlivanı kabul edilen Tahti'yi Roma'da yenmişti. Bu galibiyet Atlı'yı güreş tarihimize altın harflerle kaydetti. Onunla sohbeti severdim. Aktif spor hayatını bıraktıktan sonra yarış atları yetiştirmeye merak sardı. Tüm güreşçilerimiz gibi saygılı insandı. Rahmetle anıyorum.
Allah uzun ömür versin Sadettin Tantan'ın güreşe merakını bilmeyen var mı? Fatih Camii'ne bitişik güreş kulübüne gitmeye bayılırdı. Şampiyonlarla tutuşup formda kalırdı. Pek çok kez kispet giydiğini de hatırlarım. Zamane isimleri saunalarda ter atarken, Tantan ecdat yadigârı usulü tercih eder.
Benim de madalyam var
Vefa Lisesi'ndeyim. Sonradan o da gazeteci, spor yazarı olan Naci Yalınkılıç'la aynı sırayı paylaşıyorduk. Samimi olduğum bir diğer arkadaşım Mustafa Çakmak'tı. Kuleli Askeri Lisesi'nden ayrılmaydı. Çok iyi güreşçiydi. Hiç unutamayacağım bir olayı onun sayesinde yaşadım. Beden Terbiyesi İstanbul Bölge Müdürlüğü "Cumhuriyet Kupası Güreş Müsabakaları" düzenledi. Lise'nin güreş takımı zaten başarılıydı. Hatta şampiyonlar çıkaran Pandül ailesinin en küçük kardeşi de bizdeydi. Mustafa'nın dahil olduğu ekibimiz Fatih Güreş Kulübü'ndeki şampiyonaya gitti. Ben de takıldım. Tartılar başladı. Etrafa bakarken Mustafa yanıma geldi ve "Soyun güreşeceksin" dedi. Ben de şaka yapıyor diye aldırmıyorum. O hâlâ konuşuyor; "Ağır sıkletimiz yok. Sen çıkacaksın" dedi. Baktım ciddi kaçmaya kalktım. Bileğime yapıştı bırakmadı. Tartıya gittim görevli "hangi kategori" diye sorup "80+" cevabını alınca kahkahayı bastı. 66 kiloyum.
Bir saltoyla mindere çakıldım
Sıkletinde, sonradan Recep Tayyip Erdoğan'ın da mezun olduğu Fatih'teki İmam-Hatip Lisesi'nden tek bir güreşçi vardı. Kafadan finali garantilemişti. Güreş öncesi bu tosun gibi öğrenciye sokuldum. "Bana bak, fazla hırpalama. Hemen yere yatacağım" dedim. Cevap dahi vermedi. Hakem düdüğü çalar çalmaz beni belimden yakalayıp mindere yapıştırdı. 30 saniyede her şey bitmişti. Sonradan öğreniyorum salto atmış. Haftalarca belim ağrıdı.
Gelelim olayın en gırgır tarafına. Ertesi gün gazetelerin "Okul Spor Yurtları" köşelerine bakınca kendi ismimi gördüm. Cumhuriyet Kupası'nda dereceye girenlerin listesini yayınlamışlardı. Arkadaşım sıkı güreşçi Mustafa, eski okulu Kuleli'den katılana enstantane tuş olduğu için üçüncülükte kalmıştı. Ben ise 80+'da ikinciydim. Üçüncünün yeri boş bırakılmıştı. Çünkü üçüncü güreşçi yoktu. Mustafa ile devamlı dalga geçip sinir ettim. Anlayacağınız güreşte İstanbul ikinciliğim oldu. Belgeli, ispatlı. Emanet mayo-kes giyip kürsüye çıktım. Okul da benim getirdiğim puanlarla ikincilik kupasını aldı. Birinci olanı yazmama gerek var mı bilmem; İmam-Hatip.