30 Mart: Bölünmek mi?!
Cumhuriyet tarihinin en büyük hırsızlığını yapmışlar, dilimizin bile dönmediği rakamlarla rüşvet çarkını işletmişler; bu çok önemli ama, şimdiye kadar hiçbir hükûmet bölücülüğe bu kadar kapı aralamamıştı; bu daha önemli.
Çözüm, barış, kan akmıyor... Bunlar “özerklik” oltasına takılan yemlerdir. Bölgeyi PKK’ya teslim ettikten sonra, niye çatışma olsun, niye insanlar hayatlarını yitirsinler?! Zaten şimdiye kadar saldırılar, bölgeye hâkimiyet kurmak için değil miydi?!
Önceki gece, AKP Hükûmetinin eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’i Bugün TV’de dinlediniz mi? Gazeteler de geniş yer verdiler; okuyanlarınız vardır.
Recep T. Erdoğan, Abdullah Öcalan’la birlikte yürüyebilmek için, 45 yıllık arkadaşını silkeleyip bir tarafa fırlatmıştır.
Biz zaten biliyor ve yazıyorduk; ancak, R. T. Erdoğan’la imam hatip lisesinden beri kader birliği etmiş birinin ağzından duyunca, meselenin nasıl vahim bir noktaya geldiğini daha iyi anlıyoruz. İdris Naim Şahin diyor ki:
“2011 yılına kadar terör olaylarına karşı devletin ’durağan’bir politikası var. Terör örgütü eylem yapamaz hâle gelinceye kadar mücadele devam edecektir dedik. Benim politikam bu oldu. Terör örgütü neredeyse Bolu Dağı’na kadar gelmişti. Karadeniz’i kontrol altına almaya yeltenmişti. Öcalan’dan, Kandil’e yazılı, sözlü talimatlar gönderildiği bilgisi vardı devlette.”
Siz ne yaparsınız bu durumda? PKK’nın önünü kesmek, A. Öcalan’ın dört duvar ötesiyle bağ kurmasına izin vermemek istersiniz. Ülkenin selâmeti, insanlarımızın kardeşliği için bu gerekmez mi? İ. N. Şahin, “2011’le 2012’nin eylül ayına kadar adayla görüşmeyi kestik.” diyor. Üstelik bu bir hükûmet politikası... Ne olduysa, sonra R. T. Erdoğan, görevlileri İmralı’ya gönderiyor. (Hatta bizzat kendisi görüşmüş; iddiaları şimdiye kadar yalanlamadı.) PKK ile amansız bir mücadeleye girmiş İçişleri Bakanı’nın bundan haberi yok! Bir başbakan kendi bakanını boşluğa düşürüyor!
Eski İçişleri Bakanı çok önemli bir şey söylüyor: “Hâlbuki örgüt beynini yitirmişti. Bunun hepsinin delili var. Örgütün dinleme kayıtları var, belgeler var, yakalananların ifadeleri var.”
Belki bir adım daha atılsa, PKK Kandil’e sıkışıp kalacak...
İ. N. Şahin’in şu açıklaması insanı dehşete düşürüyor:
“2012’nin eylülünde açlık grevi Öcalan’ı yeniden gündeme getirme senaryosuydu. Burada o partideki [AKP] dar oligarşik yapının akıl hocalığı vardır. Göstermelik bir eylemdi. Bunun arkasında maalesef devletin bazı kurumları da var. Sonuçta terörist başıyla görüşme yeniden başlatılmış oldu. Benimle paylaşılmayan bir süreçtir. Bu olaylar hükûmet içinde terör konusunda görüş birliği olmadığını da gösteriyor. Terörist başı bazı bakanlarımıza selâmlar gönderiyordu. Benim içinse ‘Faşist, onun üzerinde durulmalı.’ diyormuş. Muhtemelen bu sinyaller sonrası benim görev değişikliğim oldu. Benim görevden ayrılmam bir hükûmet ve devlet politikası değişikliğinin göstergesidir.”
R. T. Erdoğan’ın A. Öcalan’ın kankası olup olmadığını, İ. N. Şahin’in bu sözlerinden çıkarabilirsiniz.
Yolsuzluk, hırsızlık... Tamam ama illâ bölücülük... AKP’ye verilecek her oy birliğimizin altından eksilen bir taş olacaktır!