30 Ağustos diplomasisi
30 Ağustos Zaferi diyoruz. Bu zafer sadece silâhla mı kazanıldı? Bunun bir de diplomasi cephesi yok mu?
23 Ağustos'ta başlayan ve 13 Eylül'de biten, M. Kemal'in "Melhame-i Kübra" (En büyük kanlı savaş) dediği Sakarya Meydan Muharebesi'nde Yunan ordusu yenilgiye uğramış ve Sakarya'nın batısına çekilmiştir. Büyük Taarruz'un zemini Sakarya Melhame-i Kübrasıdır.
Hemen ardından diplomatik atağa geçilmiştir.
1. Kafkas Devletleri; Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan ile yapılan Kars Antlaşması (13 Ekim 1921).
2. Fransa ile yapılan Ankara Antlaşması (20 Ekim 1921).
3. İstanbul'da İngilizlerle yapılan Esir Mübadele Antlaşması (23 Ekim 1921).
4. Türkiye-Ukrayna Dostluk Antlaşması (2 Ocak 1922).
5. İtilaf Devletleri'nin Mütareke teklifi (22 Mart 1922)
Eğer Sakarya'da Türk'ün gücü görülmeseydi, bu antlaşmalara kim yanaşabilirdi?
Daha Sevr masada duruyordu. İngiltere ve Fransa Türkiye'ye barış teklifi götürmek niyetindeydiler. Sevr'i yırtmayacaklar ama birtakım değişikliğe gideceklerdi. Sevr Türk'ün ölüm fermanı hâlbuki… İnce ince dokunan 433 maddede toplanmış projenin neyini değiştireceksin! Yok hükmünde olmalıdır. İtilâf Devletleri, zaman kazanmak istiyorlardı ve Ankara bunun farkındaydı. Bir taraftan görüşme için heyet gönderilirken diğer taraftan Büyük Taarruz'a hazırlık yapılıyordu.
İçişleri Bakanı pozisyonunda olan Ali Fethi (Okyar) Londra'ya gidecek, Misak-ı Millî şartını önlerine koyacaktı.
İtilaf Devletleri öyle bir bütün değildi. Birbirlerini de kolluyorlardı. Halihazır durum İtalyanları rahatsız ediyordu. Yunanlıların Ege Adaları'na Anadolu'ya girmelerine karşıydılar.
Ali Fethi Bey, İtalyanların kontrolündeki Antalya Limanı'ndan Roma'ya varıyor. Orada Marsilya ve Paris'e, ardından Londra'ya geçiyor. Her durakta görüşmeler yapıyor, Türk tezini anlatıyor.
İngilizlerin hesabı malûm... Kendi şartlarını kabul ettirmek. Sonunda Ali Fethi Bey, Mustafa Kemal Paşa'ya şu şifreli telgrafı çekiyor:
"Maksad-ı milliyenin istihsali ancak faaliyet-i askeriye ile kabil olacaktır. Başka tetkike, başka tefsire mahal yoktur."
Mustafa Kemal Büyük Taarruz hazırlıklarını gizlilik içinde yürütür. Öyle ki, Yunan generalleri, Türklerin nihaî taarruza geçeceğine inanmamışlardır. Amerikan arşiv belgelerinde bunlar açık açık yazılıdır. Sonra Türklere esir düşecek olan Yunan güney grubu I. Kolordu Komutanı Trikopis, Türklerin büyük taarruza geçebileceklerini düşünmüştür.
Sakarya Meydan Muharebesi bize umut vermiş ama, gücümüzü de almış götürmüştü.
Muharebe bittiğinde ordunun elindeki cephane hemen hemen tükenmiştir. Bir İstanbul Hükûmeti, bir de Ankara Hükûmeti vardır. Ankara'da Mustafa Kemal'in muhalifleri her fırsatta açık yakalamaya çalışmaktadırlar. Halk yoksuldur; bir de yeni vergiler yüklenmiştir. (Nutuk'ta bunlar tek tek yazılıdır.) Peş peşe isyan çıkartılmaktadır. Bolşevikler, Orta Asya Türklerinden gelen altınların bir kısmını Ankara'ya ulaştırmışlar, fakat bunun karşılığında kendilerine yakın bir hükûmet kurabilmek için Anadolu'da Bolşevik propagandası başlatmışlardır.
Sıkıntıların hangi birini sayalım...
Azimle ve inançla Büyük Taarruz'u başlattık ve kazandık.
Umutsuzluk bitiştir.