3 Mayıs uyanış mı?
3 Mayıs 1944'ü nasıl okumalıyız? Nihal Atsız ve arkadaşlarının hapis vetiresinin başladığı "Türkçü Hareket"in ezildiği gün mü, yoksa bir uyanış günü mü?
Hitler kesin yenilgiye uğradıktan, Ruslar Doğu Avrupa'yı hâkimiyetlerine aldıktan sonra, Stalin'in Türkiye'ye yönelebileceğini hesap eden İnönü, "Türkçüler"i hedefine koydu. (Nitekim, Stalin, Kars, Ardahan ve Artvin'i bizden istemiştir.) Türkçülerden asıl korkan İnönü değil, Stalin... "Nasıl yani?" der gibisiniz, biliyorum.
O dönemi inceleyenler göreceklerdir ki, konjonktür Cumhurbaşkanı İnönü'yü "Türkçüler"in üzerine sevk etmiştir. Bir Millî Mücadele komutanının, Lozan Antlaşması'nın baş murahhasının, M. Kemal Atatürk'ün başbakanının Türk milliyetçiliği üzerine yürümesi düşünülemezdi. Hemen yanıbaşımızdaki Stalin gibi bir emperyalist gaddarın varlığı, İnönü'yü tedbir almaya zorlamıştır. İnönü'nün tavrını, "Türkçüler"i toplarsak, Stalin'i dindirmiş oluruz, düşüncesi yanında "muhalifler"e karşı da bir hamle olarak görebiliriz.
SSCB'de, Ukrayna ovalarından Kafkaslara, Kafkaslardan Orta Asya'ya, Orta Asya'dan Sibirya'ya kadar çok geniş bir alanda, yer yer toplu, yer yer dağınık, Türkler yaşamaktaydılar. Türkçüler ise "Turancı"dır. Bu geniş alanlardaki Türklerin istiklâlleri nihaî emelleridir. Moskova, Türkiye Komünist Partisi'ni (TKP) kurdurmuş, bu illegal parti vasıtasıyla içimizdeki Türkçülere karşı amansız bir mücadele yürütmüştür. Devleti yönetenlerle şahsî dostluklar kurularak, TKP'liler önemli görevlere getirilmişlerdir. Atsız'ın, Sovyet güdümlü komünist hareketlere karşı Başbakan Şükrü Saraçoğlu'na hitaben yazdığı iki açık mektup, sonunda İnönü'yü harekete geçirmiştir. (Bkz. Nergishan Tekin, Atsız, Kariyer Yayınları).
En son Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, "Atsız-Türkçülüğün Mistik Önderi" kitabını çıkarmıştır. (Panama Yayıncılık, 0312 432 14 89) Atsız nezdinde, Türkçü hareketler ve Türkçülerin başına gelenler 800 sayfayı bulan bu eserde ayrıntılı ele alınmıştır.
A. B. Ercilasun, "1944'ün Mart ve Nisan aylarında, Orhun dergisinin 15. ve 16. sayılarında çıkan açık mektuplar bir bomba tesiri yapar." dedikten sonra şöyle devam eder:
"Dergiler kapışılır ve dağıtıma çıktığı ilk gün tükenir. 5.000 adet basılan 16. sayı tükenince bir 5.000 daha basılır. Yazılar, bazı liselerin sınıflarında, öğrenciler arasında yüksek sesle okunur; Anadolu kasabalarında ve şehirlerinde okuma yazma bilmeyen insanlar ise ortaokul talebelerine bu yazıları okuturlar. Ülkenin her yanından Atsız'a tebrik telgraf ve mektupları gelir. Bütün ülkede millî bir heyecan dalgası oluşur ve her tarafı sarar." (s. 69).
Sabahattin Ali "İçimizdeki Şeytan" romanıyla Türkçüleri hedef alınca, Atsız "İçimizdeki Şeytanlar" kitabıyla "aşağılık duygusu içinde bir komünist" diyerek S. Ali'ye ağır sözler eder. S. Ali, Atsız aleyhine dava açar.
İlk duruşma 26 Nisan 1944'te Ankara'da başlamış, üniversite gençliği mahkeme salonunda Atsız lehine tezahüratta bulununca Sabahattin Ali, pencereden kaçmıştır.
Tarihe "3 Mayıs 1944 Olayları" olarak da geçen, resmî kayıtlarda "Irkçılık-Turancılık Davası" olarak zikredilen ikinci duruşmada olaylar büyür. Sabahattin Ali'nin kitapları yakılır. Gençler yürüyüşe geçer, polis birçoğunu gözaltına alır. Ardından Atsız ve 22 arkadaşı tutuklanır. Bir müddet hapislikten sonra beraat ederler. O gün artık milliyetçiler için bir dönüm noktasıdır.
Girişteki sorunun cevabını vereyim: 3 Mayıs 1944 bir uyanıştır.