26 Ağustosların rövanşı mı yoksa?
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçildiği ilk seçimde, "Türklüğü reddedip T.C.'yi silen, milliyetçiliği ayağının altına alan bir inkârcıdan Türkiye'ye Cumhurbaşkanı olmaz..." diyen Devlet Bahçeli, Abdullah Gül'ün tavsiyesi ile Ekmeleddin İhsanoğlu'nu çatı aday yaparak, Türkiye'nin bir numaralı koltuğunu Tayyip Erdoğan'a ikram etmişti.
Bahçeli, yine bir seçim tarihi açıkladı ve "Türkiye'nin bu ağırlık altında daha fazla kalması, 3 Kasım 2019'a kadar sabırla dayanması mümkün değildir. 26 Ağustos 2018 Malazgirt'in yıl dönümünde yeni bir zafer ruhu ile Cumhurbaşkanını seçmek en makul ve mantıklı yoldur. Tercih büyük Türk Milleti'ne aittir. Ne istiyorsak Türk Milleti içindir. Ne amaçlıyorsak Türk Milleti'nin lehinedir." dedi
***
26 Ağustos sadece Malazgirt'in yıldönümü değildir. Büyük Taarruz'un da ilk günüdür. Bahçeli'nin önceki sözlerini geçerli kabul edersek, 26 Ağustos 2018'de seçim yapılır da Tayyip Erdoğan MHP'nin de adayı olarak yeniden seçilirse, bu tarih, Türk Milleti'nden her iki 26 Ağustos'un da rövanşının alınmasının başlangıcı olmayacak mı?
Öyle ya Tayyip Erdoğan, Türklüğü bir etnik grup olarak görüyor, milliyetçiliği ayağının aldığın söyleyeli de epey oluyor; bu durumda 26 Ağustos 1071'de Anadolu'yu yeniden vatan yapan, 26 Ağustos 1071'de Anadolu'nun ebediyen Türk olarak kalması için can veren Türk Milleti, vatanını siyasal bir oyunla kaybetmenin eşiğini gelmiş olmayacak mı?
"Aziz Millet", "Milleti İbrahim" gibi kavramlar kullanarak Türklüğü reddeden, "AKP iktidarı sayesinde Türk olmaktan kurtulduk" diyen, son olarak İstiklal Savaşı'nın kurmayı İsmet İnönü'nün adını bile anmak istemediğini söyleyen, daha önce Atatürk ve İnönü için "iki ayyaş" diyen kişi ve kadrolara hizmet etmek, Türk Milleti'nin hizmetinde olmak mıdır? Yoksa bu tutumlar, Türk Milleti aleyhine gizli bir gündemi uygulamak mıdır?
Bahçeli'nin sözlerinde tek bir doğru var o da Türkiye'nin bu ağırlığı daha fazla taşıyamayacağı gerçeğidir. Ekonomi baş aşağı gidiyor, Suriye krizi Türkiye'nin milli birliğini ve toprak bütünlüğünü tehdit ediyor. AKP iktidarının bütün politikaları iflas etmiş durumda ama erken seçim tarihini açıklamak işini Ahmet Takan'ın yazdığı gibi Bahçeli'ye bıraktılar. Selcan Taşçı'nın "Bahçeli, 'erken seçime hazır olun' dedi" istihbaratı da bu bilgiyi teyit etmişti zaten.
***
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, "Bizim açımızdan telaşlanacak bir durum yoktur" dedi, Koray Aydın, "Erken seçim, bu iktidardan erken kurtulmak demektir" diye konuştu, Ümit Özdağ da "Biz seçime hazırız. Genel Başkanımız 15 Temmuz diye defaatle dile getirmişti. Ama AKP kongresi nedeniyle Kasım'a kalacağını tahmin ediyorduk ki ekonomik çöküş korkusu, Saray ve AKP'yi daha hızlı erken seçime zorladı. Bahçeli'ye de bu açıklamayı yaptırdılar" diye durumu özetledi.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Özgür Özel ise "İYİ Parti, 6 ayı 1 Eylül'de dolduruyor. Seçimler 26 Ağustos'ta gerçekleşirse İYİ Parti seçime katılamaz. Devlet Bahçeli 'Biz İYİ Parti olmadan seçime girmek istiyoruz' diyor" diye de asıl sebebi gösterdi.
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı İsmail Koncuk, "Vatandaşımız endişe etmesin, İYİ parti her şart altında seçimlere girecektir. YSK, bizi engellese de B ve C planlarımız hazır." dedi.
Akşener'in ittifak konusundaki sözleri ise şöyleydi: "PKK ile yıkım ittifakı yaptılar, FETÖ ile çukur ittifakı yaptılar, devleti paylaştılar, Balgat ile çıkar ittifakı yaptılar ama millet nezdinde biz yukarı gidiyoruz onlar aşağı…"
Bu itibarla, İYİ Parti'yi seçime sokmama çabası, uçuruma düşerken çürük bir dala tutunmak gibidir.