24 Haziran'ın perde arkası-2 AKP nasıl kazandı?..
Yazının başlığına bakanların büyük çoğunluğu eminim bu soruya aynı yanıtı vermiştir; "Seçime yine hile bulaştı!.."
Bugünlerde öfkelerinden yanlarına yaklaşılmayan milyonlarca AKP karşıtının kaygıları ve tepkilerini haklı çıkartan vahim gerekçeleri hepimiz biliyoruz... "Toplu oy" kullanıldığını gösteren internetteki onlarca video bile başlı başına seçim "hile"lerini dışa vuruyor...
Erdoğan ile İnce arasındaki 11 milyon ve "Millet İttifakı" ile "Cumhur İttifakı" arasındaki yüzde 20 oranındaki oy farkının tamamı çalınamayacağına göre, AKP seçimi nasıl kazandı peki?.. İşte bu sorunun sosyal, siyasal, bürokratik ve ekonomik yanıtları da var;
AKP ve Erdoğan'ın artık gitmesi gerektiği yolundaki tepkiler zirveye çıkmıştı ama seçim kararının alınmasından itibaren bir gerçek dikkatimizi çekmişti;
AKP tabanı ve "nagehan" tayfası kaygılıydı ama Erdoğan'ın yüzünde daha önceki seçimlerde görülen endişe pek de belli etmiyordu... Üstelik muhalefete karşı alaycı bir üslupla konuşuyordu Erdoğan!.. Velhasıl, tuhaf bir rahatlık vardı AKP yönetiminin yüzünde... Hem de çok tuhaf!!!
MHP üzerinden durup dururken seçim kararı alınmasının ardından dikkat çeken bu rahatlık, "AKP kaybedeceği seçime girmez" şeklindeki yorumlarla birleşince, kuşkunun yanı sıra merak da çıkmıştı ortaya...
İşte o aşamalarda, muhalefetin bir gerçeği ısrarla gözardı ettiğini defalarca yazdık, uyardık; "Yoksullaştır-köleleştir projesine dikkat!.."
Üstelik çaresiz kitleleri devlete mahkûm eden o sinsi plana ısrarla vurgu yaparken, en son bu köşede Aileden Sorumlu Bakan'ın, "9 milyonu aşkın Yeşil Kartlı var" sözlerine de yer verdik...
Ve geçen haftalardaki yazılarda sıralanan saptamalarla; devletin "yardım"larıyla yaşayan, hatta yaşlılardan annelere, okuyan çocuklardan evdeki engellilere kadar tüm yakınları için "para" alan aile reislerinin çoğunun çalışma gereği bile duymadığına dikkat çektik...
***
Vali, muhtar, taşeron!..
Ancak unutmayalım ki, yalnızca Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı ve benzer yapılarla belediyelerin üzerinden yaşamlarını sürdüren, her seçimde AKP'ye oy veren kitleler ayakta tutmadı iktidarı...
Seçim öncesi birçok çevre, "parayı alırlar ama Erdoğan'a oy vermezler" dese de, 13 milyon emeklinin büyük bölümü, bin TL tutarındaki "bayram harçlığı" nedeniyle de AKP'yi desteklemek zorunda kaldı...
"Bedelli askerlik" için yıllardır sosyal medya üzerinden kampanyalarla çırpınan milyonlarca gencin seçimlerdeki etkisi ise kesinlikle gözardı edilmemeli...
AKP'li bakanların, "askerlikle ilişkili 5.5 milyon genç var" şeklindeki sözleri ve "seçimden sonra bedelli askerlik çıkacak" vaatleri de, bu konuda beklentiye giren milyonlarca genci AKP'ye yanaştırdı...
Muhalefetin "bedelli" ile ilgili çelişkili açıklamalar yapması da ne yazık ki gençlerin güvenini sarsınca, Erdoğan bu önemli potansiyeli oy deposuna dönüştürdü...
Ve tabi ki, Bahçeli'nin dillendirdiği "af" beklentisi de kesinlikle unutulmamalı...
İktidarın, neredeyse yüzde 90'ını etkisi altında tuttuğu "medya"nın muhalefete ağır taarruzu, kesintisiz AKP propagandası yapılması, muhalefet liderlerine uygulanan utan verici medya ambargosu ve yandaş kalemşorların "zafer" algısı yaratmak için çırpınması da seçim yarışında haksız rekabeti artırdı...
Ancak iktidar için başka propaganda alanları, aracıları ve merkezleri de vardı... Örneğin; "Siyasallaşmış bürokrasi, valiler, muhtarlar, aşiretler, tarikatlar ve cemaatler..."
Erdoğan'ın aylar boyunca on binlerce muhtarı sarayında ağırlaması ve sürekli propaganda yapması elbette boşuna değildi...
Avrupa gezileriyle de ödüllendirilen muhtarların büyük bölümü iktidarın militanları gibi, bürokrasi ile seçmen arasında oy taşeronluğu yapmak zorunda bırakıldı...
Ve gelelim, özellikle Doğu ve Güneydoğu'da seçimin kaderini değiştiren, seçmeni de "kıskaç"ta tutan, çaresiz bırakan akıl almaz "baskı"lara;
Saadet Partisi'nin milletvekili adayları, il ve ilçe yöneticilerinin durup dururken "istifa" etmesi de Doğu ve Güneydoğu'da tarikat ve cemaatler üzerinde yoğunlaştırılan baskıların sonucuydu...
FETÖ ve benzeri "operasyon"lara uğramaktan çekinen ve bölgede "kaanat önderi" diye adlandırılan dini kişiliklerle feodal önderler de valiler ve bürokrasinin kuşatmasında iktidara destek vermeye zorlandı...
***
Pusuda bekleyen "plan"lar!..
Ve tabi ki, Suruç gibi ilçelerde cinayetlere kadar varan sandık kavgalarında öne çıkan "aşiret"lerin büyük bölümünün AKP'nin potansiyel oy deposu olarak kullanılması da iktidara seçim kazandıran önemli etkenlerden biri oldu...
PKK'nın baskılarıyla bunalan kitleler, terör ve şiddet yorgunu ilçelerin önemli bölümünde yüzbinlerce seçmene hükmeden aşiretler bir yandan politik destek diğer yandan da devlet "yardım"larıyla AKP'ye oy taşırken, aynı zamanda diğer siyasi partilerin sindirilmesi ve çalışmalarının engellenmesinde de etkili oldular...
Özellikle CHP "gönüllü"sü gençlerin Güneydoğu kentlerinde saldırıya uğradığını, ölümle tehdit edildiğini gösteren dehşet verici videolar, AKP yanlısı tarikat, cemaat ve büyük aşiretlerin iktidar partisi dışında hiç bir siyasi harekete nefes aldırmamaya çalıştığını gösterdi...
Görülüyor ki; yalnızca elektrik kesilmeleri, "trafodaki kedi"ler, oy torbalarının değiştirildiği iddiaları, başkasının yerine ya da "ölüler" adına oy kullandırılması, "YSK" bilişim "sistem"ine müdahale tartışmaları AKP'yi seçim "kuşku"larının ortasına yerleştirmiyor...
Yukarıda sıralandığı gibi; devlet olanakları, bürokrasi baskısı, sosyal örgütlenme ve siyaset gücüyle kitlelerin sandığa yönlendirilmesi de kuşkusuz çok kapsamlı ve çok etkili bir "örgütlenme"nin ürünü...
Evet; muhalefetin 24 Haziran gecesi kitleleri önce "teyakkuz"da tutması sonra da "fark kapanmaz" gerekçesiyle "rehavet"e sevk etmesinin AKP'ye son anda barajı geçme ve seçimi "ilk turda bitirme" şansı verdiği iddiaları daha çok tartışılır...
Ancak unutulmasın ki; yazının başından itibaren sıralanan örnekler "AKP nasıl kazandı" sorusunun daha somut, daha gerçekçi ve daha çarpıcı gerekçeleridir...
Diğer yandan toplumun ağırlıklı bir kesimi, AKP'lilerin 24 Haziran öncesi, "A ve B planlarımız da var" dediğini nedense gözardı ediyor!!!
İşte o "plan"ların içinde, yukarıda sıralanan gerekçelerin dışında da "kuşku"lu bir çalışma yöntemi varsa, hiç endişeniz olmasın "tarih" eninde sonunda onları da sandıklardan dışarı kusacaktır!!!
YARIN: Muhalefet nasıl kaybetti?..