2019 sonuçlarını değiştirme projesi!
AKP'de ciddi bir değişim süreci yaşanıyor. Erdoğan'ın parti genel başkanlığı sıfatını almasıyla birlikte partideki işleyiş de değişmeye başladı.
Bunun en bariz örneğini belediye başkanlarının görevden alınmaları sürecinde yaşadık. Başkanlar parti genel merkezi yerine doğrudan Saray'a davet edilerek istifa ettirildiler. Yerlerine geçecek olanlar yine Saray'da belirleniyor. AKP Genel Merkezi adeta misafir ağırlama birimine dönüştürüldü.
AKP devreden çıkarken, Erdoğan yeni kararlar almaya, yeni söylemler oluşturmaya devam ediyor. Saray'daki yakın çalışma ekibiyle ciddi bir istişare sürecinde. Bu süreçler sonunda yapılan hamleler, değişen politikalar, alınan kararlar enteresan sonuçlar ortaya çıkarıyor.
Bunun en belirgin örneğini "Mustafa Kemal Atatürk" konusunda yaşıyoruz.
Erdoğan'ın mesajları, yandaşların yazıları, üst üste çıkan hukuk kararları yeni bir sürece geçildiğinin işaretlerini veriyor.
***
Erdoğan, 29 Ekim'de "Aziz Atatürk" diyerek "Mustafa Kemal"i ilk kez yalnız bırakmadı.
Ardından, Star Gazetesi yazarı Ardan Zentürk 30 Ekim tarihli "Kurtulun artık şu Atatürk kompleksinden" yazısında yandaş medyada göremediğimiz tarihi gerçekleri yazdı. Zentürk, yazısında "Önce, kavramlar üzerinde anlaşalım: "Kemalist vesayet sistemi" diye bi'şey yoktur. Türkiye'nin 1952'de NATO'ya girmesiyle hızla yapılanan "NATO'cu/küresel vesayet sistemi" vardır, bunun da Mustafa Kemal Atatürk'le hiç bir bağı yoktur. CIA/Pentagon ürünüdür, "Kemalizm" kelimesi işin zarfıdır. "İngiliz Muhibleri"ni, "Amerikan Mandacıları"nı ezip geçmiş, Hitler-Mussolini ikilisinin yükselişi sürecinde Nazi-faşist harekete meyledenlere karşı "çizmelerini giymiş" bir kurucu liderin bu vesayet sistemiyle ne alakası olur?" ifadelerini kullandı. Zentürk'ün bu ifadeleri, hükümete yakın gazetelerde daha önce görmediğimiz tarihi gerçeklerdi.
Zentürk'ün yanı sıra açılım sürecinde Türklüğe ve Cumhuriyet değerlerine demediğini bırakmayan Sabah'tan Mahmut Övür'den de Atatürk ile ilgili olumlu bir yazı geldi. AKP'nin politikasının bu noktada yumuşayacağını söyleyen Övür, başkanlık için yüzde 50+1 gerektiğinden dolayı böyle bir değişiklik olduğunu söyledi.
Övür yazısıyla, AKP için bir çuval inciri berbat etti. Çünkü değişen söylemlerin seçmen tercihlerini etkilemek için "geçici" olarak kullanıldığını itiraf etmiş oldu.
***
Atatürk ile ilgili yandaşların yazıları ve Erdoğan'ın söylemlerinin yanı sıra hukuki anlamda da değişimler yaşanıyor. İlginç mahkûmiyet kararları çıkıyor!
Çünkü, AKP iktidarı döneminde Atatürk'e hakaret edilip üzerine hapis cezası verildiğine pek şahit olunmamıştı.
AKP'li belediyelerin konferanslarının baş konuklarından olan, çıkardığı dergisinin reklamları metrolarda boy boy sergilenen Mustafa Armağan, "Atatürk'e ettiği hakaretler"den mahkûm oldu. Hemen ardından Atatürk'ün ailesine hakaret eden Süleyman Yeşilyurt'a (ertelemeli de olsa) hapis cezası verildi.
Bugüne kadar işlemeyen hukuk bir anda işlemeye başlamıştı.
Üst üste gelen bu kararlar da bir gerçeği daha ortaya çıkardı.
Türkiye'deki Türk ve Atatürk düşmanlığının bu denli aleni şekilde yapılması ve cezasız kalması doğrudan doğruya siyasi erklerin tutumlarıyla ilişkiliydi.
***
Değerli kalem Arslan Bulut Ağabey, 31 Ekim tarihli yazısında dikkat çektiği gibi " 'İki ayyaş'tan Aziz Atatürk'e" değişen bir söylem var. Dolayısıyla bu söylemlerin samimiyetleri sorgulanmak zorunda.
Değerli büyüğüm Servet Avcı Ağabey ise yandaşların yakıştırmalarına 18 Aralık 2016 tarihli "Terör Kemalist politikaların sonucuydu değil mi?" başlıklı yazısında sağlam bir cevap vermiş, "Önceki gün İstanbul, dün Kayseri... Yarını bilmiyoruz ama asla olmayacağından emin değiliz... Sayılarla anılan şehitlerimiz, daha düne kadar "Türkiye artık eski Türkiye değil, demokratik bir ülkeyiz, 90'lı yılların yöntemlerine asla itibar etmeyiz" diyen, bugün ise kürsülerden "Kanları yerde kalmayacak" edebiyatına dönen siyasetçilerimiz var…PKK terörünü, 'Kemalist rejimin baskıcı politikalarının bir sonucu' olarak gören ve 'güvenlikçi politikalar'ı terk ettiğimizi, 'demokrasi ve din kardeşliği'ni esas alarak terörü bitireceğimizi öne süren 'tarih ve okuma özürlü' siyasetin ülkeyi getirdiği nokta bu işte..." ifadelerini kullanmıştı.
***
Türkiye'de bir dönem "laiklik" adı altında çok yanlış uygulamaların yapıldığını biliyoruz. Baş örtülü olduğu bahanesiyle şehit annelerinin protokole bile alınmadığına şahit olduk. İşte bu gibi uygulamalar sonucunda muhafazakârları temsil ettiğini iddia eden siyasi oluşum büyük destek aldı.
Şimdilerde ise baskı şekil değiştirdi. Sanki geçmişte bu abuk sabuklukları yapan Atatürk'müş gibi üniversitelerden, liselerden, ilkokullardan Atatürk siliniyor, Türklük siliniyor. Hem de bizzat yetkili kurumlar tarafından yapılıyor. Akılları sıra intikam alıyorlar!
Tüm bunlar yapılırken, gençlerimiz büyük bir inançla, azimle, kararlılıkla Atatürk'e sahip çıkmaya başladılar. Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada denk geldiğim "Liseliler Atatürk'e sahip çıkıyor" kampanyası gerçekten harikaydı. Birçok liseli öğrenci kendi sınıflarında Atatürk için özel köşeler yapıyor, sınıflarının girişlerine Atatürk posterleri asıyor.
Neredeyse tamamı Müslüman olan bir ülkede, Atatürk'ün "din karşıtı" olarak gösterilmesi artık tutmuyor. Tutmadığı gibi bunun üzerinden siyasi ikbal bekleyenler kendileriyle her gün çelişiyor.
2019 seçim sonuçlarını da geleceğimizi de işte bu gençler belirleyecek.
O yüzden doğru ile yanlışın, iyi ile kötünün, samimi ile samimiyetsizin ayırt edilmesi gerekiyor. Siyasette günü gününe uymayanların devleti ne hale getirdikleri ortada. Hâlâ ders alamadıysak, hala sözler efsunluymuş gibi inanıyorsak bizde de bir sorun var demektir!