10 saatlik devlet ziyareti
Uluslararası İlişkilerde, bir ülkenin devlet ve hükümet başkanının, bir diğer ülkeye gidip görüşmeler yapmasının 3 şekli vardır.
Birincisi ve en önemlisi “Devlet Ziyaretidir” kabul eden ülke misafire bütün devlet protokolünü, töreni ve ritüellerini uygular. İstisnalar olmakla birlikte en az bir gece konaklar. Bu ziyaretler genel olarak önemli kararlar ve anlaşmalar yapmak için yapılır. Devlet ziyaretinin bir başka özelliği de her iki ülkenin birbirlerine verdiği önemi simgeler. Dünya da en az devlet ziyareti yapan ve kabul eden ülke İngiltere’dir. İkincisi ise “İş Ziyareti veya çalışma ziyareti” dir. Bu ziyarette sadece protokol uygulanır, tören ve ritüel yoktur. Genel olarak günü birliktir. Nadir de olsa gece kalmalı olur. Liderlerin, zaman kaybını önlemek için son yıllarda bu çalışma ziyaretleri sık yapılır olmuştur.
Üçüncüsü, uluslararası bir toplantı için çok sayıda hükümet ve devlet başkanının bir araya gelmesi şeklinde olur. Protokol uygulanır, nadir de olsa tören yapılabilir. Ev sahibi ülke ve diğer misafir ülkeler kendi aralarında iş görüşmeleri yaparlar. Bu tür uluslararası toplantıları uluslararası örgütler yapabildiği gibi ülkeler de organize edebilirler. Her iki durumda da protokol ve törenler farklılık arz eder.
Peki, Rusya Federasyonu devlet başkanı Vlademir Putin’in 1 Aralık ta 10 saatlik Türkiye ziyaretini hangi kategori de değerlendireceğiz. Bu sorunun cevabı basit, hükümet bu ziyaretin “devlet ziyareti” olduğunu açıkladı, bu açıklamanın amacı günü birlik olduğu için bir tereddüt yaratmaması için ziyaretin şekli açıklamıştır. Bu ziyaret aslında 2010 yılında iki ülke arasında oluşturulan “Üst Düzey İşbirliği Konseyi - ÜDİK” çerçevesinde yapılacakken birden devlet ziyareti seviyesine çıkartılmıştır. Bu davranışın nedeni Putin ve Erdoğan’ın dayanışma ihtiyacıdır. Zira her iki lider de hem kendilerini hem de ülkelerini yalnızlaştırdılar. Her iki ülkenin hiç te gereği yokken ve ülke çıkarlarından ziyade yanlış tercihlerden kaynaklanan çok farklı nedenlerle ülkelerini ve kendilerini sıkıntıya sokmuşlardır.
Türklerin Ruslar ile geçmişte sorunlar yaşaması normaldir. Çünkü iki komşu ülkedir. Fransızların Almanlar ve İspanyollarla, Almanların Polonyalılarla yaşadığı gibi, zira bunlar da komşulardır. Osmanlı-Çarlık döneminde iki halk birçok defa savaşmış ve savaşın eşiğinden dönmüşlerdir. Cumhuriyet döneminde ise Stalin’in Türkiye’ye karşı dostça olmayan tavırlarını gördük. Ancak tarihe saplanıp kalmak bu günkü ve gelecek nesillere kötü mirasın aktarılması demektir. Putin’in Ankara ziyareti ve yaptığı anlaşmalar her iki ülkenin de çıkarına olmuştur. Ancak, sorun yapılan bu anlaşmaların uygulanmasının zor ve geçici olmasıdır. Örneğin, daha önce kararlaştırılan, Karadeniz’in altından Bulgaristan üzerinden geçecek olan gaz boru hattı ( Güney Akım) AB üyesi olan Bulgaristan’ın Rusya’ya karşı uyguladıkları ambargo nedeniyle gerçekleşemedi, bu nedenle Türkiye üzerinden geçirmeye karar verdiler. Bu anlaşmayı Türkiye’nin ABD ve AB’ne rağmen hayata geçirebileceğini sanmıyoruz. Diyelim ki; her şeye rağmen bunu başardı, peki bu gazı Avrupa almayacağına göre, yeni gelecek olan bu gazı kime satacaklar. Bu ziyaret konjonktürel, dolaysıyla sağlam temel ve ihtiyaçlar üzerine kurulu bir strateji anlaşması değil, bir kızgınlık ve karşı tarafa bir şov yapma antlaşmasıdır. Ayrıca Kırım Türklerinin durumu ve Türkiye’nin Rusya’ya enerji bağımlılığı sorununu da dikkate almak gerekir.
Putin, Türkiye’den daha fazla beyaz et, sebze ve meyve alacaklarını söyledi. Bunun nedeni AB ve ABD’nin Rusya’ya uyguladığı ambargo nedeniyle gıda sıkıntısının olmasıdır. Rus tüketicilerin ihtiyacı olan ürünleri geçici olarak Türkiye’den karşılamayı amaçlamaktadır. Ambargo kalkınca bu ürünler tekrar batıdan alınacaktır. Tabii ki hiç yoktan iyidir, ama sağlam bir ilişki yöntemi değildir. Rusya Türkiye’ye 29 milyar dolarlık satış yaparken Türkiye Rusya’ya 6 milyar dolarlık mal satmaktadır. İyi bir anlaşma iki ülke arasında ki ticaret dengesini sağlayan anlaşmadır, oysaki bu ziyarette bunu yine göremedik. Rusya, 1000 metre küp gazı Almanya’ya 350 dolara, Türkiye’ye ise 440 dolara satmaktadır. Düzgün bir anlaşma, bu aşağılayıcı fiyatı düzelten anlaşmadır. Rusya hem komşumuz hem de önemli bir ülkedir, sadece petrol, gaz ve turist gönderen ülke olarak görmemek gerekir. Ancak Rusya’nın da Türkiye’ye zorunlu kaldığında ilişki kurulan bir ülke olarak bakmaması gerekir. Zira her iki ülkenin yakın işbirliği hem bölgede hem de dünya da barışa katkı yapacağı gibi hem de kendi ülke ve halkları için zenginlik getirecektir.